Blog Yazılarım

BEN MİYİM ANORMAL?

02 December 2025 2 dk okuma

Ne çok duyuyorum bu soruyu. Yaptığım normal mi? Benim yaptığım mı normal değil? Benim normalim ne?…

Tıpkı kıskançlıkla ilgili yazımda yazdığım gibi normal olma hali üzerine de hem psikoloji hem felsefe çokça tartışmalara yer vermiştir. Normal olmayı felsefenin bazı düşünürleri “Normallik ideal olandır” diye tanımlarken, literatür kurallara uygunluk olarak tanımlamaktadır.

Eğer normallik ideal olansa, ideal olan kim? İdeal birisini tanıyor musunuz? Herkes kusursuz mu? Ya da herkesin kusursuzluğunun bu ilkeden hareketle eş olmasını düşünmez miyiz? Ben düşünürüm. Kimse kusursuz olamayacağına göre tek bir idealden bahsetmeyi de yanlış buluyorum açıkçası. Çünkü herkesin kişiliği farklılıklar barındırmakta ve herkes zaman zaman da ikilemler yaşayabilmektedir.

Ya da “normal” sınırda yaşadığını varsayan kişilerin hiç günlük akışta sorunları olmadığını mı düşünüyorsunuz? Mesela beslenme bozukluğu ya da uykusuz geçen geceleri hiç mi yoktur? Ya da 2-5 yaş arası çocukların verdikleri doğal tepkiler normal karşılanırken aynı tepkileri ergenlik döneminde de verdiklerinde “hiç normal davranmıyor” dediğiniz çocuğunuz aslında tam da ergenlik dönemine uygun normallikte olmuyor mudur?

Başka bir örnekte yaşadığımız pandemi sürecinde pek çok psikolog gibi tekrarlayıp durduğumuz şu cümle: “Anormal duruma verilen normal tepkiler.” Örnekleri çoğaltabilirim. Normal ve anormal kavramı yaşadığımız ana, yaşadığımız topluma, büyüdüğümüz aile yapısına gibi öyle çok dinamikle paralel gider ki.

Normalin sınırları sizce nedir diye sorduğum hikâyeme gelen yanıtlarda da çoğu takipçimin kendisine çevreye göre yön verdiğini ancak bundan da hoşlanmadığını, bazı takipçilerim de “kime göre, neye göre” diyerek aslında bu kavramın göreceliliğinden de bahsetmiş oldular.

Normal nedir dediğimizde öyle bir çırpıda tanımlamaz olduğu gerçeğini aslında görmüş olduk. Çünkü normali tanımlamak için anormali de tanımlama gereği doğmuş oldu. Ancak anormal tanımı içinde de o anormalliklerin bazı durumlarda (yaş, yaşanan travma vs.) normal olduğu gerçeği ile karşılaştık.

Kafalar karıştı mı? Dilerim karışmıştır. Çünkü ancak kafamız karışırsa alışageldiğimiz düşünce kalıplarından çıkar ve zihinsel izlegimize yeni bilgiler ve deneyimler ekleyebiliriz.

Normal/anormal yerine Freud’un işaret ettiği gibi “sağlıklı olan hangi davranış, hangi düşünce” diye ilerlemek daha çok işimize yarayabilir. Sevebilen ve üretebilen insan sağlıklıdır demiştir. Kendi içinde dengede olabilen, zevk alabilen, sevebilen, paylaşabilen ve üretebilen insan ruh sağlığını da koruyan insandır diyebiliriz. Ruh sağlığı da zaman zaman bozulabilir, değişebilir. Önemli olan esnek olabilmek, değişen koşullara uyum sağlayabilmek, farkında olup içimizdeki denge haline yeniden kavuşabilmektir. Kendi ritmimizde…